13 Ağustos 2014 Çarşamba

ÇOCUKLUĞUMUN DÜĞÜNLERİ


               DÜĞÜNLERİMİZDEN  HATIRLADIKLARIM

                                                                   ( I )

              Ağın, Arapgir, Eğin  ve köylerinde düğünler salı günü oğlan evinde  başlar ,perşembe günü sona erer, ya da cuma günü başlar, pazar günü sona ererdi. Üç gün iki gece süren düğünlerin, daha efdal,  daha faziletli sayıldığı için ; gerdek gecesinin cuma akşamına ( perşembeyi cumaya bağlayan gece ) , ya da pazartesi akşamına ( pazarı pazartesine bağlayan gece ) gelmesi amaçlanırdı. Bu sebeple çalgılı düğünlerin başlangıcı salıya, ya da cumaya getirilirdi.

             Düğünden birkaç gün öncesinden civar köylere davetçiler gönderilerek ayırım yapmaksızın herkes davet edilirdi.Davet ya bir kağıda liste yapılarak, ya da  hane hane dolaşılarak  şifahen yapılırdı.  Daveti götürenler küçük ise ,daveti alanlar bunları bahşişle sevindirirlerdi. Hısım - akraba ya da hatırlı dostların kadın veya yaşlı erkeklerinden biri var ise;   düğün sahibinin yakınlarından biri gönderilir, bir binek hayvanına bindirilerek alınıp getirilirdi.

            Düğünün yapıldığı köyde komşular da bir bir davet edilirdi. Görevlendirilen genç kızlar, teker teker komşuları gezerek; taze pişirilmiş sac ekmeği , yufka ya da  bazlama verilerek düğüne buyurmaları istenilirdi.
         
           Çalgıcılar, genellikle  öğleden sonra,  ikindiye doğru gelirlerdi. Davetliler de grup grup , ilk günün geç saatlerine kadar gelmeye devam ederdi .Yakın yerlerden gelenler, gece evlerine döner , ertesi gün tekrar gelirlerdi.
            Düğünlerin baş çalgısı klarnet idi..Yanında keman ve davul olurdu. Orkestranın vazgeçilmez sazları olan bu üçlüye; nadiren cümbüş,bazen de tef  dahil olurdu.Klarnetçi, aynı zamanda orkestranın hem şefi , hem de organizatörü idi.
         
            Misafirler karşılanıp, " hoş - beş " den ,hal hatır sorma faslından sonra içecek bir şeyler ikram edilir.Ardından da hazırlanan yer sofrasında yemekler yenilirdi.
            Artık dinlenmiş olan çalgıcılar, sazlarını alıp hafiften akord  yapmaya başlarlar. Ardından nefis bir fasıl geçilir; kalabalıklaşınca da mevsime göre ya dışarıda,bahçeye, meydana veya damlara çıkılarak, ya da hazırlanan genişçe kapalı bir mekâna geçilerek halaylarla başlayan eğlenceler üç gün boyunca sürer giderdi.
            Eğlenceler devam ederken, gruplar halinde gelen misafirler köye yaklaştıklarında silah atarak geldiklerini haber verirler; bunu duyunca da gelenleri, köyün girişinde, çalınan yol havası eşliğinde hep birlikte düğün alayı olarak  karşılarlardı. Karşılanan gruptakiler de kendilerine gösterilen bu gurur okşayıcı jeste karşılık davulcunun tepsi gibi çevirip tuttuğu davulunun üzerine koydukları bahşişlerle teşekkür ederlerdi.
            Düğüne gelen davetlilerden yakın akrabalar ile hali vakti yerinde olanlar,  düğün masraflarına katkı olsun diye   koyun, keçi, koç gibi  hediyelerle gelirlerdi.
           Komşular, düğüne gelenleri üçer,beşer alıp evlerinde misafir ederler.. Bazı komşuların evlerinde yirmi- otuz kişi misafir olurdu; yapılan yer yataklarında neşe içinde, düğünün  kulaklarda çınlayan sesleriyle uykuya dalınıdı.
            Düğünün ikinci günü, şayet kız  başka bir köyde ise ,düğün alayı ile birlikte kızın köyüne gidilir, orada da çalınır , oynanır, yemekler yenilir.. Gidilen yer dönüş için uygun bir mesafede ise akşama doğru tekrar oğlan evine dönülürdü. Uzak ise,dönülmez " düğüncü " orada kalır, akşam kına gecesi de yapıldıktan sonra ertesi gün, yani düğünün üçüncü günü öğlene doğru   gelin, ana - baba evinden alınıp; o eşsiz duygusallıktaki  " gelin havası " eşliğinde oğlan evine dönmek üzere düğün alayı , yola koyulurdu.
           
                                                                                                                   ( Devamı Gelecek )
           
       
         
             

               
           
           
             

12 Ağustos 2014 Salı

SÜT KARDEŞLİK NASIL BİR ŞEY



                                   Prof Dr Orhan Arslan

                                        
          Azıcık Tanıyalım :

          Gazi Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi 

         Orhan Hoca  Beyaz Tv de İftar ve Sahut Programı yapıyor. İzlememiş olanlar bir izleseler..  
         Prof  Dr Orhan Arslan Hoca Akademik kariyerini Ziraat Fakültesini bitirdikten sonra Biyoloji dalında yapmış.Onun için Orhan Hocanın sohbeti bildik İlahiyatçılara hiç benzemiyor.Dinleyenlerin Orhan Hocanın Sohbetinden tad alacaklarını düşünüyorum. Hatta her gün televizyonlarda gördüğümüz " vaiz " lerin de dinleyip yararlanabileceklerini umuyorum.
      
         Prof Dr Orhan Arslan Hoca,  Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Meslek Yüksek Okulundaki  bir konferansta " anne sütü " ile ilgili olarak şunları söylüyor :

                              “ANNE SÜTÜ GENLERİ FORMATLIYOR”
      Konferansında 'gen' kavramından da bahseden Orhan Arslan, gen haritasının oluşmasında anne sütünün önemine dikkat çekerek, “Bir çocuk annesinin sütünü emiyorsa genleri formatlanıyor. Bir çocuğu 2 yaşına kadar emdiren bir anne çocuk kendisinin olmasa bile o çocuğun artık sütannesi olmuştur. Bu dinimizde de, töremizde de böyle kabul edilir. O kadının çocuklarıyla, emzirdiği çocuk evlenemez, nikah düşmez. Niye çünkü artık genleri aynıdır. Yani kardeşlik durumu söz konusudur” ifadelerini kullandı.( Gündem Gazetesi - Bolu )

Not : Bu yazı 2014 Ramazan'ında yayınlanmı idi.

10 Ağustos 2014 Pazar

İSTANBUL CADDELERİNE TAŞAN AKARYAKIT İSTASYONLARI TEHDİT VE TEHLİKE ARZEDİYOR







                                                  BEN  UYARIMI  YAPTIM
                                         İLGİLİ  YERDEN  DE  CEVAP  GELDİ
                                            SIRA  SONUCU  BEKLEMEKTE 

           Gödüğüm bir çarpıklığı İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin " BEYAZ MASA " sına   ilettim. Yazıma bir süre sonra cevap geldi. İlgilerine teşekkür ediyoruz. Ama tatmin olmuş değiliz. Takip edeceğiz.
           Söz konusu yazılar aynen aşağıya alınmıştır.
           Bekleyelim , görelim..

                                                  T.C.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı Halkla İlişkiler Müdürlüğü
BEYAZMASA

Başvurunuz:
İlçe Merkezinde kurulu Akaryakıt İstasyonları Yaya Kaldırımlarını işgal etmiş, daha doğrusu; İstasyonların tesislerinin duvar sınırları Cadde Asfaltına dayanıyor. Bu durumu ilgilenir diye AK Parti Sultanbeyli İlçe Başkanına da internetten ilettim.Ama ses yok. Yazık ! Acaba, Ak Parti yoruldu mu ? Duyuları artık hassaslığını mı yitirdi ?.. Akaryakıt İstasyonlarının durumu önem arz ediyor.Bunların teknik yetersizlikleri ayrı bir konu. Ancak,Kaldırım seferberliği başlatılmış,fena da olmuyor.Amma,Yaya Kaldırımı gelip Akaryakıt İstasyonunda bitiyor.İstasyon sınırının bitiminden itibaren tekrar başlıyor. Ne garip değil mi ?..Ama vaziyet bu.Sultanbeyli'i boydan boya geçen Caddenin iki tarafına dizili akaryakıt istasyonları da böyle,diğer cadde üzeri ve iç kısımdaki caddelerde de durum aynı. Tabi bu durumu ne Yerel Yönetim (Belediye),ne de Merkezi Yönetimin ilgili kurumları (mesela ruhsat verenler kimler ise) görmüyor. "Duyuların dumura uğraması" dediğim bu.Bakıyorlar ama görmüyorlar!.. İnşallah Beyaz Masanın "İcra" safhası beyazlığını muhafaza ediyordur. Kolaylık dileklerimle.. Saygılar.


 Sayın MEVLÜT GÜL ;
 İlgi : 26.04.2014 04:34:51 Tarih ve 1-180295999 Nolu Başvurunuz
Müdürlüğümüze iletmiş olduğunuz başvurunuzla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü ile görüşülmüştür. Görüşme neticesinde tarafımıza verilen bilgi aşağıdaki gibidir: "Talebiniz, ulaşım proje çalışmalarında değerlendirilecektir." Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü

------------------------------------------------------
Aşağıda yer alan bağlantıdaki kısa ankete zaman ayırmanız, çalışmalarımızda bizim için yol gösterici ve belirleyici olacaktır.