26 Kasım 2020 Perşembe

BİN DOKUZ YÜZ DOKSANLARDA HASTAHANERER VE BİR KARŞILAŞMA

       

MURAT HOCA İLE HASTAHANEDE KARŞILAŞMA

Sanıyorum bin dokuz yüz doksanlı yılların başlarıydı. Eşimle birlikte İstanbul'da Haseki Hastahanesine gitmiştik. Muayene için kaydımızı yaptırdık. Koridorda sıramızın gelmesini beklemeye başladık.

Haseki Hastahanesi, İstanbul'un Fatih ilçesi sınırları içerisinde ve çok merkezi bir yerde bulunuyor. Aynı zamanda her branştan teşhis ve tedavinin yapılabildiği, hatta diğer illerden nakil yoluyla hastaların geldiği büyük bir "eğitim araştırma" hastanesi olması hasebiyle her zaman çok kalabalık oluyor.
Hastahane koridorları tıklım tıklım. Bir gürültü, bir uğultudur gidiyor. Duvarlarda o, bildiğimiz "sus" işareti yapan güzel hemşire resimlerine kimse hiç aldırmıyor. Bazen de hasta ve yakınları arasında münakaşalar çıkıyor. Poliklinik ve muayene odalarına da ulaşan gürültü patırtıyı önlemek için, arada bir doktor veya hemşire çıkıp sessiz olunması uyarısında bulunuyorlar.
Öte yandan sigara dumanından "göz gözü görmüyor" desek tevatür etmiş sayılmayız. Hastane koridorlarında yer yer hasta veya ziyaretçilerin sigaralarını söndürmeleri için sigara kutuları konulmuş. Ancak, bir çokları izmaritleri yerlere attıklarından, her yer çeşit çeşit sigara izmariti dolu. Sanki çöplük !..
Bir sağlık kurumunda sigara içilmesine pek kızmıyorum da; izmaritlerin yerlere atılmasına sinirleniyordum !... Bugün aklıma geldikçe gülesim geliyor.
O dönemlerde maalesef ben de sigara içiyordum. Ta lise yıllarımdan beri !... Elazığ Lisesi öğrenciliğim sırasında, Beden Eğitimi Öğretmeni Mahmut Tuncer hocamızın açıp işlettiği istasyon caddesi üzerindeki öğrenci yurdunda kalıyordum. Sigaraya; henüz körpe bir yaşta iken , yurttaki arkadaşlarım sayesinde alışmıştım.
Otobüs, tren gibi vasıtalarda sigara içmez, hatta biletimi sigara içilmeyen servislerden alırdım. Sigara içen taksicinin arabasına binmez, taksici sigara içmekte ısrar ederse arabasından inerdim.
Buna rağmen, o gün hastahanede çok fazla mı bekledik nedendir bilemiyorum.. sigara içmek istedim. Cebimden bir sigara çıkardım, fakat çakmağımın olmadığını fark ettim.
Ama dert değil.. sigara tiryakileri birbirlerinden rahatlıkla çakmak, kibrit hatta yanmakta olan sigaranın ateşini isteyip, sigaralarını yakabilirler.
Ben de öyle yaptım. Etrafa bakınırken sigarasını yakmakta olan birini gördüm. Hemen yaklaştım. Çakmağınızı ben de alabilir miyim dedim. Tabi dedi. Çakmağı çıkarmak için elini cebine atarken yüzüne baktığımda tanıdık gibi geldi. Biraz daha bakınca, ben sanki sizi tanıyorum dedim. "Siz de bana aşina göründünüz." dediği sırada siz; Murat Temiz hocamsınız dedim. Bunun üzerine, "dur ! Hatırlayabilecek miyim ?" dedikten sonra; saymaya başladı . Elazığ'dan mı? Tunceli'den mi? Erzincan'dan mı ? daha bir çok şehir ismi daha saydı.
Yetmişli yıllar, öğretmenlerin oradan oraya savrulduğu yıllardı. Demek, Murat Temiz hocam da o furyadan nasibini almıştı.
Hocam, Elazığ Lisesinden Mevlüt.. dememle... "tamam : Gül .. Mevlüt Gül dedi." Ardından da okulda yaptığı gibi; gülle ilgili şiirden bir dörtlük okudu. Duygulanmıştı.
- Ne güzel tesadüf oldu. Eski öğrencilerimle karşılaşmak, öğretmenliğin en güzel yanlarından biri dedi.
Ayaküstü biraz sohbet ettik. O sırada hocamın muayene sırası geldi. Vedalaştık.
Hocamla yıllar sonra karşılaşmaktan mutlu olmuştum.
Murat Temiz hocam, umarım hayatta ve afiyettesinizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder