13 Ağustos 2014 Çarşamba

ÇOCUKLUĞUMUN DÜĞÜNLERİ


               DÜĞÜNLERİMİZDEN  HATIRLADIKLARIM

                                                                   ( I )

              Ağın, Arapgir, Eğin  ve köylerinde düğünler salı günü oğlan evinde  başlar ,perşembe günü sona erer, ya da cuma günü başlar, pazar günü sona ererdi. Üç gün iki gece süren düğünlerin, daha efdal,  daha faziletli sayıldığı için ; gerdek gecesinin cuma akşamına ( perşembeyi cumaya bağlayan gece ) , ya da pazartesi akşamına ( pazarı pazartesine bağlayan gece ) gelmesi amaçlanırdı. Bu sebeple çalgılı düğünlerin başlangıcı salıya, ya da cumaya getirilirdi.

             Düğünden birkaç gün öncesinden civar köylere davetçiler gönderilerek ayırım yapmaksızın herkes davet edilirdi.Davet ya bir kağıda liste yapılarak, ya da  hane hane dolaşılarak  şifahen yapılırdı.  Daveti götürenler küçük ise ,daveti alanlar bunları bahşişle sevindirirlerdi. Hısım - akraba ya da hatırlı dostların kadın veya yaşlı erkeklerinden biri var ise;   düğün sahibinin yakınlarından biri gönderilir, bir binek hayvanına bindirilerek alınıp getirilirdi.

            Düğünün yapıldığı köyde komşular da bir bir davet edilirdi. Görevlendirilen genç kızlar, teker teker komşuları gezerek; taze pişirilmiş sac ekmeği , yufka ya da  bazlama verilerek düğüne buyurmaları istenilirdi.
         
           Çalgıcılar, genellikle  öğleden sonra,  ikindiye doğru gelirlerdi. Davetliler de grup grup , ilk günün geç saatlerine kadar gelmeye devam ederdi .Yakın yerlerden gelenler, gece evlerine döner , ertesi gün tekrar gelirlerdi.
            Düğünlerin baş çalgısı klarnet idi..Yanında keman ve davul olurdu. Orkestranın vazgeçilmez sazları olan bu üçlüye; nadiren cümbüş,bazen de tef  dahil olurdu.Klarnetçi, aynı zamanda orkestranın hem şefi , hem de organizatörü idi.
         
            Misafirler karşılanıp, " hoş - beş " den ,hal hatır sorma faslından sonra içecek bir şeyler ikram edilir.Ardından da hazırlanan yer sofrasında yemekler yenilirdi.
            Artık dinlenmiş olan çalgıcılar, sazlarını alıp hafiften akord  yapmaya başlarlar. Ardından nefis bir fasıl geçilir; kalabalıklaşınca da mevsime göre ya dışarıda,bahçeye, meydana veya damlara çıkılarak, ya da hazırlanan genişçe kapalı bir mekâna geçilerek halaylarla başlayan eğlenceler üç gün boyunca sürer giderdi.
            Eğlenceler devam ederken, gruplar halinde gelen misafirler köye yaklaştıklarında silah atarak geldiklerini haber verirler; bunu duyunca da gelenleri, köyün girişinde, çalınan yol havası eşliğinde hep birlikte düğün alayı olarak  karşılarlardı. Karşılanan gruptakiler de kendilerine gösterilen bu gurur okşayıcı jeste karşılık davulcunun tepsi gibi çevirip tuttuğu davulunun üzerine koydukları bahşişlerle teşekkür ederlerdi.
            Düğüne gelen davetlilerden yakın akrabalar ile hali vakti yerinde olanlar,  düğün masraflarına katkı olsun diye   koyun, keçi, koç gibi  hediyelerle gelirlerdi.
           Komşular, düğüne gelenleri üçer,beşer alıp evlerinde misafir ederler.. Bazı komşuların evlerinde yirmi- otuz kişi misafir olurdu; yapılan yer yataklarında neşe içinde, düğünün  kulaklarda çınlayan sesleriyle uykuya dalınıdı.
            Düğünün ikinci günü, şayet kız  başka bir köyde ise ,düğün alayı ile birlikte kızın köyüne gidilir, orada da çalınır , oynanır, yemekler yenilir.. Gidilen yer dönüş için uygun bir mesafede ise akşama doğru tekrar oğlan evine dönülürdü. Uzak ise,dönülmez " düğüncü " orada kalır, akşam kına gecesi de yapıldıktan sonra ertesi gün, yani düğünün üçüncü günü öğlene doğru   gelin, ana - baba evinden alınıp; o eşsiz duygusallıktaki  " gelin havası " eşliğinde oğlan evine dönmek üzere düğün alayı , yola koyulurdu.
           
                                                                                                                   ( Devamı Gelecek )
           
       
         
             

               
           
           
             

12 Ağustos 2014 Salı

SÜT KARDEŞLİK NASIL BİR ŞEY



                                   Prof Dr Orhan Arslan

                                        
          Azıcık Tanıyalım :

          Gazi Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi 

         Orhan Hoca  Beyaz Tv de İftar ve Sahut Programı yapıyor. İzlememiş olanlar bir izleseler..  
         Prof  Dr Orhan Arslan Hoca Akademik kariyerini Ziraat Fakültesini bitirdikten sonra Biyoloji dalında yapmış.Onun için Orhan Hocanın sohbeti bildik İlahiyatçılara hiç benzemiyor.Dinleyenlerin Orhan Hocanın Sohbetinden tad alacaklarını düşünüyorum. Hatta her gün televizyonlarda gördüğümüz " vaiz " lerin de dinleyip yararlanabileceklerini umuyorum.
      
         Prof Dr Orhan Arslan Hoca,  Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Meslek Yüksek Okulundaki  bir konferansta " anne sütü " ile ilgili olarak şunları söylüyor :

                              “ANNE SÜTÜ GENLERİ FORMATLIYOR”
      Konferansında 'gen' kavramından da bahseden Orhan Arslan, gen haritasının oluşmasında anne sütünün önemine dikkat çekerek, “Bir çocuk annesinin sütünü emiyorsa genleri formatlanıyor. Bir çocuğu 2 yaşına kadar emdiren bir anne çocuk kendisinin olmasa bile o çocuğun artık sütannesi olmuştur. Bu dinimizde de, töremizde de böyle kabul edilir. O kadının çocuklarıyla, emzirdiği çocuk evlenemez, nikah düşmez. Niye çünkü artık genleri aynıdır. Yani kardeşlik durumu söz konusudur” ifadelerini kullandı.( Gündem Gazetesi - Bolu )

Not : Bu yazı 2014 Ramazan'ında yayınlanmı idi.

10 Ağustos 2014 Pazar

İSTANBUL CADDELERİNE TAŞAN AKARYAKIT İSTASYONLARI TEHDİT VE TEHLİKE ARZEDİYOR







                                                  BEN  UYARIMI  YAPTIM
                                         İLGİLİ  YERDEN  DE  CEVAP  GELDİ
                                            SIRA  SONUCU  BEKLEMEKTE 

           Gödüğüm bir çarpıklığı İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin " BEYAZ MASA " sına   ilettim. Yazıma bir süre sonra cevap geldi. İlgilerine teşekkür ediyoruz. Ama tatmin olmuş değiliz. Takip edeceğiz.
           Söz konusu yazılar aynen aşağıya alınmıştır.
           Bekleyelim , görelim..

                                                  T.C.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı Halkla İlişkiler Müdürlüğü
BEYAZMASA

Başvurunuz:
İlçe Merkezinde kurulu Akaryakıt İstasyonları Yaya Kaldırımlarını işgal etmiş, daha doğrusu; İstasyonların tesislerinin duvar sınırları Cadde Asfaltına dayanıyor. Bu durumu ilgilenir diye AK Parti Sultanbeyli İlçe Başkanına da internetten ilettim.Ama ses yok. Yazık ! Acaba, Ak Parti yoruldu mu ? Duyuları artık hassaslığını mı yitirdi ?.. Akaryakıt İstasyonlarının durumu önem arz ediyor.Bunların teknik yetersizlikleri ayrı bir konu. Ancak,Kaldırım seferberliği başlatılmış,fena da olmuyor.Amma,Yaya Kaldırımı gelip Akaryakıt İstasyonunda bitiyor.İstasyon sınırının bitiminden itibaren tekrar başlıyor. Ne garip değil mi ?..Ama vaziyet bu.Sultanbeyli'i boydan boya geçen Caddenin iki tarafına dizili akaryakıt istasyonları da böyle,diğer cadde üzeri ve iç kısımdaki caddelerde de durum aynı. Tabi bu durumu ne Yerel Yönetim (Belediye),ne de Merkezi Yönetimin ilgili kurumları (mesela ruhsat verenler kimler ise) görmüyor. "Duyuların dumura uğraması" dediğim bu.Bakıyorlar ama görmüyorlar!.. İnşallah Beyaz Masanın "İcra" safhası beyazlığını muhafaza ediyordur. Kolaylık dileklerimle.. Saygılar.


 Sayın MEVLÜT GÜL ;
 İlgi : 26.04.2014 04:34:51 Tarih ve 1-180295999 Nolu Başvurunuz
Müdürlüğümüze iletmiş olduğunuz başvurunuzla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü ile görüşülmüştür. Görüşme neticesinde tarafımıza verilen bilgi aşağıdaki gibidir: "Talebiniz, ulaşım proje çalışmalarında değerlendirilecektir." Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü

------------------------------------------------------
Aşağıda yer alan bağlantıdaki kısa ankete zaman ayırmanız, çalışmalarımızda bizim için yol gösterici ve belirleyici olacaktır.
           

2 Mayıs 2014 Cuma

BİR BİYOGRAFİ

                                     GÜNERKAN  AYDOĞMUŞ

     1949 da Ağın' da doğdu. İlk ve Orta okulu  Ağın'da okudu. 1970 yılında Tunceli Öğretmen Okulundan Mezun oldu.  Atandığı Elazığ'da öğretmen olarak çalışmaya başladı. Bu arada sınavını kazandığı  İstanbul Üniversitesi Fen edebiyat Fakültesi  Sanat Tarihi bölümüne ( İkinci Öğretim ) kaydoldu.Ancak  şartlar elvermediği için eğitimini yarıda bırakıp, Elazığ'da öğretmenliğe devam etti. Bir yandan da Eskişehir Anadolu Üniversitesne devam ederek Ön Lisan diploması aldı. 
   1983 yılı, Günerkan Aydoğmuş için  bir nevi,  yeni bir dönemin  başlangıcı oldu.  Elazığ'da  M. E. Bakanlığının Devlet Kitapları Bölge Şefliğine getirildi. Şimdi  tam yerini bulmuştu.  Artık onun için  kitaplarla haşır-neşir olacak mekan ve imkanlar daha elverişliydi.  25 yıl süreyle yürüttüğü bu görev sırasında elde ettiği birikimlerini ; şiir,hikaye,araştırma ve çeşitli yayın organlarında yayımlanan makaleleriyle okuyucu ve edebiyat sevenlerle paylaştı.
    İki çocuk babası olan Günerkan Aydoğmuş, 2007 yılında tekrar döndüğü öğretmenlik'den emekliye ayrıldı.
  , İLESAM üyesi olan  G. Aydoğmuş ,  halen  Elazığ'da   AYIŞIĞI  adlı yerel gazetedeki  köşesinde yazılarını sürdürmektedir.

    Eserleri :
    Karın Kurbanları   (1969,  İlk hikâye )
    Eğinde Cirit Oyunu  ( 2007,hikaye )
    Bir Ben Uykusuz   ( 2002,  Şiirleri )
    Ak Topraklar Üzerinde Bir İlçe-Ağın   (1992, Araştırma )
    Şark Çıbanı   (1996, Araştırma )
    Harput Kültüründe Din Âlimleri   (1998, Araştırma )

    Şiir ve yazıları ,  Türk Edebiyatı, Bozkurt, Doğuş Edebiyat, Töre, Erciyes dergileri ve Hergün, Tercüman, Kurultay, Türkeli, Millet, Ortadoğu, Yeniçağ gazetelerinde yayınlandı.
   
     Günerkan  Aydoğmuş'un  Bir Gzel Şiiri :

 Aşkını Bir Türlü Yazamadım
Sabah rüzgarına astım sevdanı
Nettimse bir türlü kurumadı yar.
Bu derdin bulunmaz derler dermanı
Ay geçti,yıl geçti çürümedi yar.

Düşümde her gece sensin gördüğüm
Bir gül sanıp demet demet derdiğim
Ne Ferhat,ne Kerem benim bildiğim,
Böyle bir sevdayı sürümedi yar.

Güneşin kaybolup gittiği yere,
Resmini koyarım uzun bir süre
Ateşin içimi yakar bin kere
Hasretin bir türlü erimedi yar.


Kördüğüm şu aşkın çözülmüyor ki,
Duygular ne yapsam yazılmıyor ki,
Dağlar sa kazmayla kazılmıyor ki,
Yol kesik,kervanım yürümedi yar. 

         

      
        


                                                         

27 Nisan 2014 Pazar



                   SÂMİHA AYVERDİ :
         1905 yılında İstanbul'da doğdu. Beş yaşında mahalle mektebine giderek başladığı öğrenimine, daha sonra Süleymaniye İnas Numune Mektebi’ne devam ederek 1921 yılında mezun oldu.Daha sonra da özel eğitim aldı. Çok iyi derecede fransızca öğendi. Müzikle de ilgilendiği gibi keman da çalardı. İlk kitabını 1938 de yayınladı. Kırktan fazla kitap yazdı. Hikaye,roman,biyografi,mektup,hatıra,makale ve daha başka türlerde eser verdi. Üniversite gençliği eserlerinden çok istifade etti.
        Son destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosman; Samiha Ayverdi için şu beyti düşmüştür :
 “Bir anne ki muhterem anneler âleminden 
 Elli yıl nesilleri emzirdi kaleminden” 
        Mart 1993 de İstanbul'da vefat etti.
        Allah Rahmet etsin.

     


24 Nisan 2014 Perşembe

T Ü R K Ü

   
                                      Karpuz  Getir Yiyeyim
                                      Aç  Odanı  Gireyim
             Yedilik hece vezinli ve anonim.       
            Türkü,  Elazığ Yöresine ait diye bilinir. Diyarbakır türküsü olduğu da söylenir.  İlk defa Celal Güzelses  söylemiş. Elazığ ve Diyarbakır yöresi türkülerinde benzerlik çok.Belki de, yöre halkı komşu iki ilin türkülerini çalıp söylediği için  söylediği türküleri kendinin kabul ediyor.

Elazığ - Diyarbakır Yöresi 

Karpuz getir yiyeyim
Aç odanı gireyim
Uyan uyan sar beni
Yar olduğun bileyim


Karpuzlar yenmez oldu
Sıcaktan benzim soldu
Bir yar sevdim o dahi
Gittide gelmez oldu

Karpuzun al dilimi
Nettin benim yarimi
Gülümü koklayanlar
Göze alsın ölümü

Karşıda elmalıklar
Suda oynar balıklar
Ne böyle sevda ola
Ne böyle ayrılıklar


Karşıdan görünürsün
Çarşafa bürünürsün
İpek çarşaf içinde
Ne güzel görünürsün

Karpuz kestim sulandı
Yedim başım dolandı
Kırılası kollarım
İnce bele dolandı


Karşıdan görünürsün
Çarşafa bürünürsün
İpek çarşaf içinde
Ne güzel görünürsün

14 Nisan 2014 Pazartesi

İNTERNET VARKEN KAYIT KUYUT İÇİN ÜNİVERSİTELER ÖĞRENCİLERİ OKULA NEDEN GETİRİYOR


                           

                            ÜNİVERSİTELER  DE  DEMOKRASİ  İLE  YÖNETİLMELİ
   
     
          İNTERNET artık hayatın her safhasında  var.Öyle ki,  Nineler, dedeler,dağdaki çoban internet kullanıyor.2-3 yaşındaki çocuklar anne- babalarının cep telefonlarını kaptığı gibi internete girip,oyunlar oynayıp, çocuk filmleri  seyrediyorlar.  İnternetten satışlar yapılıyor,çaycı, simitçi, boya - badanacı sanal ortamda işlerini yürütüyor.

        Üniversitelerin de interneti en önce ve en iyi şekilde kullanması gerekmez mi ? Elbette ki bilişim teknolojilerini kullanmada üniversitelerin öncü olmaları gerekir. Hatta onu geliştirerek, öncelikle kendi kurumlarının iş ve işlemlerinde hayata geçirerek,uygulayarak..Olması gereken, beklenen bu.

        Gel gör ki, bir çok üniversitemizde  kayıt yenileme,ders ve hoca seçimi gibi bir çok iş ve işlem halen eski usul  yürütülüyor.Öğrencilerin bir sürü derdi problemi var. Ama üniversite yönetimlerini pek de ilgilendirmiyor.

        Zira  seçimle gelenlerin , atama ile gelenlere göre imkânları,kaynakları sonuna kadar ve hatta yeni kaynaklar üreterek  kullanabildiklerini; mazarete sığınmayıp  çözüm üretebildiklerini görüyoruz.

        Üniversitelerin, mevcut yönetim şekliyle  " kaplumbağa "  yavaşlığından kurtulması pek mümkün görünmüyor.Başbakanın ifadesiyle " önüne katılacak üç koyunu otlatıp salimen geri getiremeyecek kişilerin " biraz ideolojik,biraz ahbap - çavuş  vs. usulüyle  tayin edilen  yöneticiler eliyle yürütülen Üniversitelerimizin gelişimi de anca bu kadar olur.

        Demokrasimiz bir sürü eksik ve aksaklıklarına rağmen geldiğimiz, güzergâha baktığımızda küçümsenemeyecek bir yol katedildiğini görüyoruz. Ancak koyulduğumuz bu güzergâhta yeni yeni açılımlarla her sahada,sektörde, çeşitli idari alanlarda  demokrasi kültürünü yaygınlaştırıp geliştirecek uygulamalara zemin hazırlayacak düzenlemeleri de hızla yapmamız gerekiyor.

        Bu meyanda Üniversitelerimizin yönetiminde de daha ileri bir demokrasiye geçmenin artık zamanı gelmiştir. Üniversitenin yönetimine; buna kafa yormuş,bu işe gönül vermiş   olanlar     talip olacaktır.Adaylar, ekipleriyle,  somut projeleriyle ortaya çıkıp yarışacaklar.Kendilerini ve projelerini  çoğunluğa anlatabilenler, demokratik yoldan yönetime gelmiş olacaktır.

        Demokratik yoldan yönetime gelenlerin icraatları da demokratik yoldan denetleneceği için;güvenini yitiren, çekilmek zorunda kalacaktır. Ancak her halukârda demokrasinin sunduğu imkânlar her yönüyle Üniversitelerin gelişimini hızlandırarak eğitimde ve bilimde konumunu çok daha yukarılara taşıyacaktır.


 
         
       
       

          ,

5 Nisan 2014 Cumartesi

BEŞİKTA'ŞA BİR EVLENDİRME DAİRESİ LAZIM


             

02 Haziran '10

Kategori
Güncel
Okunma Sayısı
2487

Beşiktaş Belediyesi - 2 Beşiktaş Pazarı

Beşiktaş Belediyesi - 2  Beşiktaş Pazarı
Beşiktaş Cumartesi Pazarı


Beşiktaş nikah dairesinin olduğu "meydan" İstanbul'un en çirkin meydanı. Altı süpermarket olan bir nikah dairesi ve binbir paçavra ile çevrelenmiş pazar yeri.... Görülesi bir yer , aşağıda betimlemeye çalışacağım. Önce süpermarket konusu:
Bu süpermarket zinciriyle belediyenin ne alakası var bilemiyorum. Belediye binasının da altı (herhaldedünyada ilktir) süpermarket, nikah dairesinin de. Nikah dairesinin Ve de onun yapışık kardeşi marketin civarı devasa otopark.Bir yere arabalar hem de bu kadar çok kondu mu estetik falan kalmıyor. Görüntü çirkin oluyor. Yap yerin altını otopark. üstüne çim çiçek ağaç dik, millet otursun, nefes alsın, yazın serinlesin, yok. Bizde park anlayışı yok. Bu konuda yazdığım ilk blogum yazılarım içinde en çok okunmuş olanı... Levent çarşıya yaptıları sözüm ona park. Betondan oluşuyor. Tabii nedeni sonra anlaşıldı, çevresi otopark alanı oldu. Banka oturuyorsun arabanın teki geliyor sana yapışıyor. Orta kısımda güvercinler. İyi hoş da pislik ve kokudan geçilmiyor. Park olmayan bu park da yakında otopark olacaktır eminim.
Gelelim en çirkin meydan ünvanını verdiğim Cumartesi pazarının olduğu yere... Zemin kat sebze meyve için... Birinci kat, varoşlarda görmeye alıştığımız en üst katı demir filizleriyle bir kat daha çıkılması beklenen binalar gibi... Beton/demir direkler... Pazarın kurulmadığı günlerde de içler acısı bir estetik dışılık tam bir görsel kirlilik. Ama hele bir de pazar kurulduğu zaman!!! O direklere artık güneşten korunmak için mi mallarını asmak için mi nedir pazarcılar binbir çeşit, kirli, eski pejmürde çarşaf ve branda tarzı şeyleri geriyorlar..... Her geçişimde bu çirkinliğe ne kadar bakmak istemesem de durup bakıyorum. Olamaz böyle Hint filmlerindeki gibi bir görüntü.... Cep telefonuyla ne kadar çekilebiliyorsa geçende öyle çektim, bu yazının yanında resmi görüyorsunuz... Gene de tam olarak anlamak için gidip görmek gerek bu eseri!
İsmail Ünal, lütfen hafta içi de Cumartesi günü de bir gidin oraya, o meydanın görüntüsü, İstanbul'un göbeğinde bu kadar köklü bir ilçenin o meydanının hali size güzel geliyorsa PES diyeceğim.... PES. Okumuş etmiş insanlarda, insan biraz estetik bekliyor.... Belki bunu CHP'ye de yazmalıyım....
Biraz gayretle güzel hatta şirin yapılabilir. Avrupa'daki pazarlar gibi turistlerin de ilgisini çekecek, onların da gidebileceği, çok ilginç bulup bir sürü şey alabilecekleri bir yer haline getirilebilir. Mallar kaliteli, çeşitli, ucuz... Bu önerinizi de yapamıyorsunuz... Neden? Çünkü Web sitesi garip....
...

              yorum :

                 Mevlüt Gül

           Şikâyetinizde haklısınız.Beşiktaş Belediyesi Güzelim Ihlamur'u kendine benzetti.Hiç el sürmeseler böylesine çirkin olmazdı. Belki  1980 öncesini bilemeyebilirsiniz.  Ülkenin her bakımdan yoksul ve yetersiz  olduğu o dönemlerde İstanbul'un her yeri gibi  Ihlamur çevresi de  harap bir haldeydi. Ancak  İhlamur ve çevresi, bir el değdiğinde , gönüllere ferahlık verecek güzellik ve umut potansiyelini bünyesinde saklıyordu.
          Nitekim Özal'lı yılların hemen başında Kasırlar ve çevresi bir çırpıda açılmış gonca güller gibi ortaya çıkıvermişti.
         Ancak son 10 yılı aşkın süredir aynı anlayışın elinde ve yönetiminde bulunan Beşiktaş Belediyesi, İlçenin mevcut güzelliklerini ortaya çıkarmak şöyle dursun; bahsettiğiniz çirkinlikleri daha da artırıp, ihyasını da zora sokan garabet uygulamalarını yaptı.
         Şimdi Başkan değişti. Ama anlayış değişmedi. Yeni Başkan  kendi Başarılı belediyelerini örnek alcağını söylüyordu.Herhalde bu Komşu belediye Şişli olmalı. Şişli'de Sarıgül 15 senede acaba bir yere bir fidan dikmiş mi ?.. Köy yolları bile Şişli Sokaklarından daha düzgün.
        Velhasıl  güzelim  Beşiktaş'ı  bu dönem de  " Varoş Makyajcılarının  elinden çıkmış , yüzü- gözü palyaço gibi boyanmış  Gelin misali "  İhlamur' Evlendirme Dairesinin çevresinde  de görmeye sabredeceğiz.

        Ey yeni Başkan,bari Beşiktaş'a  şöyle geniş, ferah, davetlilerin tebriklerini kabul edebilecekleri,misafirlerine hiç değilse ayaküstü  birşeyler ikram edebilecekleri mekanları bünyesinde bulunduran; giriş-çıkışı kolay otoparkı olan  bir güzel Evlendirme Dairesi yap .Gerçi  Sen hiç bir şey yapmasan da,  her tarafı çer- çöp içinde bıraksan da ,Beşiktaşlının gıkı çıkmaz.

                                                                                                                            

1 Nisan 2014 Salı

YÖNETMELİK, 65 YAŞ VE ÜZERİ KİŞİLERİN TOPLU TAŞIMA HİZMETLERİNDEN ÜCRETSİZ YARARLANACAĞINI YAZIYOR




    İSTANBUL BELEDİYESİ  65 YAŞ ÜSTÜ YOLCULARI ÜCRETSİZ TAŞITIYOR 65       YAŞINDAKİLERİ YARARLANDIRMIYOR
    
             
             
        60 yaş ve üstü kişilerin ücretsiz veya indirimli yolculuk yapabilmelerine imkan sağlayan YÖNETMELİk ,  4 Mart 2014  tarihli  Resmî Gazetede yayımlandı.  Belediyeler ve ilgili kuruluşlar, Yönetmeliğin  yayımı tarihinden itibaren indirimli veya ücretsiz taşıma uygulamasına başladılar.

        Bu konuda İETT  internet sitesinde şu bilgilere yer verilmiş :

                                              ****
          65 Yaş ve Üstü Yolcularımıza Toplu Taşıma Artık Ücretsiz!
65 yaşını doldurmuş yolcularımız toplu taşıma araçlarını ücretsiz olarak kullanabilirler. Ücretsiz yolculuk için, yolculuk sırasında nüfus cüzdanının gösterilmesi yeterlidir.
Uygulamanın geçerli olduğu toplu taşıma otoriteleri şöyledir;
1. İETT Otobüsleri
2. TCDD Hatları
3. İstanbul Ulaşım Hatları
4. İstanbul Otobüs AŞ Hatları
5. Özel Halk Otobüsleri Hatları
6. Dentur Hatları
7. İstanbul Şehir Hatları
8. Turyol Hatları
9. Mavi Tur 
                                              ****

       Yönetmeliğin ilgili maddesi aynen şöyle :
       

                " MADDE 5 – (1) Türk vatandaşı olan altmış beş yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve denizyollarının şehiriçihatları ile belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehir içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanır.
(2) Türk vatandaşı olan altmış beş yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve denizyollarının şehirlerarası hatlarından %50 indirimli olarak yararlanır.
(3) Toplu taşıma araçlarının ait olduğu kurum ve kuruluşlar, belediyeler, belediyeler tarafından kurulan şirketler, birlikler, müessese ve işletmeler, altmış yaş ile altmış beş yaş arasında bulunan kişilerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmasını sağlayabilir. "

Madde metninde yer alan " 65 yaş ve üzeri kişiler "  ibaresi veya teriminin  ne anlama geldiği yolunda Yönetmelikte bir tanımlama yapılmamış; yani  ne anlama geldiği açıklanmamış.

65 yaş üzeri kişiler bakımından bir tereddüt yok. Ancak, "  65 yaş"  ibaresinden ne anlamak gerektiğinde değişik düşünüşler var.

Şimdi buna bir- iki örnek verelim :

Örnek :  1

01.05.1949  tarihinde doğan kişinin yaşını bulmak için, bugünki tarihten  doğum tarihini çıkarırsak ;(02.04.2014 ) - ( 01.05.1949 ) = 01.11.64  bulmuş oluruz. Yani bu kişi 64 yaşını doldurmuş,65 yaşından 11 ay ve bir gün almıştır. 65  yaşını  sürmekte olan bu şahsın Yönetmeliğe göre " ücretsiz taşıma " dan yararlanabilecek mi ?   İETT ,  65 yaşını doldurmayan bu şahsın ücretsiz seyahat hakkının olmadığını;  ancak , indirimli haktan yararlanabileceğini söylüyor.

Örnek :  2

01.02.1950 tarihinde doğmuş olan kişi de 02.04.2014 tarihi itibariyle ; ( 02.04. 2014 ) - ( 01.02.1950 ) = 01.02.64 . 
olmaktadır. Yani bu kişi de 64 yaşını doldurmuş, 65 yaşından da iki ay ve bir gün almış.Demek oluyor ki; bu kişi de 65 yaşın içinde.Ancak ücretsiz taşıma hizmetinden yararlandırılmıyor.

  ( örnek: 1 )  ve  ( örnek: 2 )  deki  kişiler,  65 yaşında kabul ediliyorlarsa;   Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (1) ve (2 ) nci fıkralarından yararlanmaları gerekir. ?

,  
Sonuç olarak,   Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı  " altmış beş yaş ve üzeri kişiler "  ibaresine açıklık getirerek tereddütleri giderilmelidir.


 Ankara Belediyesinin 60 yaşını doldurmuş olanları  (belli saatler dışında) ücretsiz taşıdığı notunu da düşmüş olalım.












19 Mart 2014 Çarşamba

İSİM VE TELEFON NUMARALARIMIZ BİZİ BIKTIRAN MESAJCILARIN ELİNE NASIL GEÇİYOR ?



                       İSİM   VE     TELEFONLARIMIZI    MESAJCI   FİRMALARA 
                                İLETİŞİM      OPERATÖRLERİ  Mİ  SATIYOR

              Her gün telefonlarımıza onlarca mesajlar geliyor. Bu mesajlar, insanları çıldırtıyor. Tam anlamıyla  işkencenin modern şekli. İşkence ise beynelmilel suç sayılmaktadır. meseleye  bu yönüyle bir bakan çıksa...
             
             Mesajları göndererek insanları taciz edenler, o kadar arttı ki ; herhalde sayılarını ancak İletişim Operatörleri biliyordur. Zira Devletin yetkili kurumlarının bunlarla uğraşma   gibi bir derdi yok anlaşılan.
          . Hiç bir ahlak kuralı tanımayan bu taciz ve işkence makinesi gerçek ve tüzel kişi mesajcılar, o kadar çoğalmış ki;   kurumsal  firmalardan tutunuz da, her türden pazarlamacıdan,köfteciye,kebapçıya  , boyacıya kadar yayılmış vaziyette.
           
         Mobil  telefonlara gönderdikleri mesajlarla canımızdan  bıktırıp bezdirdikleri yetmezmiş gibi; şimdi  bir de TELEKOM'un  sabit   telefonlarından  aramaya başladılar.
         Telefon çalıyor,kalkıp bakıyorsun ahlaksız,hak tanımaz   bir  firma .. Adınızla sanınızla hitap ediyor. Hemen derdini de söylemiyor. Sizi esir alıyor. Bu aramaları  genellikle gençlere yaptırıyorlar.Kimileri de sesi yüklediği makineye aratıyor.
         Bre ahlak yoksunu paragözler!.  Çalan telefonuna adam hasta yatağından kalkıp bakmak zorunda kalıyor.Yaşlı  ve yalnız  insanlar  zar - zor  yerlerinden kaldırıp  lüzumsuz telefona   telefona bakıyor. Bebesini emziren  anne, eli bulaşıkta veya çamaşırda vs. olan kadınlar,  işlerini bırakıp bu gereksiz telefona bakmaya çalışıyorlar. Bu işkence ve zulüm değil de ne ?..

        Şimdi soralım :
        Bu ahlaksızlığı, hukuksuzluğu yapanlar, insanların telefon ve isimlerini  nasıl ve ne şekilde elde ediyorlar ?
        Söylenti şöyle :
        Bu işin bir bedeli var deniyor.
        Mobil veya sabit telefonlar yoluyla bire bir reklam yapmak isteyen  gerçek ve tüzel kişiler, İletişim  Operatörlerine gidip bedeli  karşılığında ve parası kadar isim ve telefon numaralarını elde ediyorlar.   Bunun için çok büyük bedeller ödendiği söyleniyor.
        Burada şu soru akla geliyor:
        Acaba kişilerin telefon numaraları ve isimlerinin satışı karşılığı elde edilen paralar kayıt içine alınıyor mu, yoksa bu gelirler kayıt dışı mı kalıyor ? 
        Ahlak ve hukuk dışı bu ticaretin kayıt dışı yapıldığı ihtimal dahilindedir.
         Şayet burada bir kayıt dışılık varsa, çok önemli bir vergi kayıp ve kaçağı olduğu  düşünülmelidir. O halde Gelir İdaresi başkanlığı buraya bir bakmalıdır. Basit bir inceleme sonucu varsa bir kayıp - kaçak, kolayca tespit edilebilir.
          Bu operatörlerinin hepsini hesaplarının Yetkili  Denetim Şirketlerince denetlendiği , ayrıca  Yeminli Mali Müşavirlerince bir çok konuda icelendiği bu incelemeler sonunda çeşitli raporlar  düzenlendiği  biliniyor. Bu denetim ve incelemelerde herhalde aykırı hususlar varsa  raporlanıyordur.
           Yoksa, bu denetimler hikâyeden mi ?..
         



   

6 Mart 2014 Perşembe

KARİYER MESLEK SINAVI AÇILMASI BAŞBAKANLIK İZNİNE TABİ OLACAK

 
                                               
          BAŞBAKANLIK'DAN   KARİYER  MESLEK  SINAVLARINA  DİSİPLİN 

          Kariyer meslek sınavları,  Başbakanlık'dan izin alındıktan sonra yapılacak.    
          Kendi özel mevzuatları uyarınca mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle alınacak personel için kurumlarca yapılacak özel yarışma sınavları açılmadan önce Başbakanlıktan izin alınacak.

              6 Mart 2014  tarihli  28933 (Mükerrer)  sayılı  Resmî Gazete'de yayımlanan Genelge aynen aşağıya alınmıştır.
           
                                                        
GENELGE
Başbakanlıktan:
Konu : Kariyer Meslek Personeli
GENELGE
2014/2
Kamu personel sisteminin etkin ve verimli bir şekilde işlemesi amacıyla; tüm kamu kurum ve kuruluşlarında (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatı, Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı hâkim ve savcı adayları, Sayıştay Başkanlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı hariç) 657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendi ve ek 41 inci maddesinde sayılanlar ile kendi özel mevzuatları uyarınca mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle alınacak personel için kurumlarca yapılacak özel yarışma sınavları açılmadan önce Başbakanlıktan izin alınacaktır.
Bilgilerini ve gereğini rica ederim.


                                                                                                                   Recep Tayyip ERDOĞAN
                                                                                                                                 Başbakan

4 Mart 2014 Salı



                                                                                YÖNETMELİK

                                      ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI YÖNETMELİĞİ

           
                Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ,  beklenen  ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI YÖNETMELİĞİNİ   4 Mart 2014 ( SALI )  ve 28931  sayılı        Resmî Gazetede   yayımladı.
          
                     Yönetmelik, yayımlandığı tarihte yürürlüğe giriyor.

                 Bu Yönetmelik, önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldırıyor. Ancak, yürürlükten kaldırılan Yönetmelik uyarınca  verilmiş kartlar bir yıl daha geçerli olacak.

                    Ücretsiz seyahat hakkından yararlanacak kişiler,   Yönetmeliğin  4. maddesinde     sayılmıştır.

MADDE 4 – (1) 4736 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca demiryolları ve denizyollarınınşehiriçi ve şehirlerarası hatlarından, belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanacaklar aşağıda belirtilmiştir:
a) 24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında aylık bağlananların kendileri, eşleri, anne ve babaları ile evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış çocukları.
b) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56 ncı ve mülga 64 üncü maddesi, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrası, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlarda belirtilen haller kapsamında;
1) Hayatını kaybedenlerin,
2) Harp veya vazife malulü sayılanlardan aylık almakta iken hayatını kaybedenlerin,
3) Harp veya vazife malulü sayılmaları sebebiyle aylık almakta olanların,
4) Harp veya vazife malulü sayılmaları sebebiyle aylık almakta iken, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam etmekle birlikte veya 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre sigortalı olmayı gerektiren bir işte çalışmaya başlamış olmakla birlikte bu aylıkları kesilmesi gerekmeyenlerin,
kendileri, eşleri, anne ve babaları ile evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış çocukları.
c) 5434 sayılı Kanunun mülga 45 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen haller kapsamında;
1) Hayatını kaybedenlerin,
2) Harp veya vazife malulü sayılanlardan aylık almakta iken hayatını kaybedenlerin,
3) Harp veya vazife malulü sayılmaları sebebiyle aylık almakta olanların,
4) Harp ve vazife malulü sayılmaları sebebiyle aylık almakta iken, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam etmelerinden veya 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında çalışmaya başlamalarından dolayı aylıkları kesilenlerin,
kendileri, eşleri, anne ve babaları ile evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış çocukları.
ç) 28/5/1986 tarihli ve 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun kapsamındaki hizmetleri sebebiyle vatani hizmet tertibinden aylık bağlananların kendileri, eşleri, anne ve babaları ile evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış çocukları.
d) 24/6/2008 tarihli ve 5774 sayılı Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanuna göre aylık bağlananların kendileri.
e) Engelliler için sağlık kurulu raporuyla % 40 ve üzerinde engelli olduğunu belgeleyen Türk vatandaşlarının kendileri, ağır engellilerin ise kendileri ile birlikte birden fazla olmamak üzere beraber seyahat ettikleri refakatçileri.

        Yönetmeğin 5. maddesinde de  60 yaş ve üstü bireylerin ücretsiz veya indirimli yolculuk hakkı aşağıdaki şekilde düzenlenmiş.- :
MADDE 5 – (1) Türk vatandaşı olan altmış beş yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve denizyollarının şehiriçihatları ile belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehir içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanır.
(2) Türk vatandaşı olan altmış beş yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve denizyollarının şehirlerarası hatlarından %50 indirimli olarak yararlanır.
(3) Toplu taşıma araçlarının ait olduğu kurum ve kuruluşlar, belediyeler, belediyeler tarafından kurulan şirketler, birlikler, müessese ve işletmeler, altmış yaş ile altmış beş yaş arasında bulunan kişilerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmasını sağlayabilir.
Ücretsiz veya indirimli seyahat hakkının kullanımı  da şu şekilde düzenlenmiş :
MADDE 6 – (1) Ücretsiz veya indirimli seyahat edebilmek için;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri kapsamındakiler için Bakanlık tarafından verilen Seyahat Kartı,
b) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındakiler için Engelliler İçin Kimlik Kartı, engellilere kimlik kartı verilmesine ilişkin 19/7/2008 tarihli ve 26941 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik uyarınca verilmiş bulunan kimlik kartı, anılan Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesinde sayılan engelliler için kimlik kartı ile engel oranının yer aldığı nüfus cüzdanı,
c) 5 inci madde kapsamındakiler için nüfus cüzdanı,
kullanılır.
(2) Toplu taşıma araçlarından ücretsiz veya indirimli yararlanma amacıyla birinci fıkrada belirtilen belgelerin ibraz edilmesi halinde, ücretsiz veya indirimli seyahat hakkı herhangi bir gerekçeyle engellenemez.
(3) Kişiler, birinci fıkrada belirtilen belgeleri ibraz etmek suretiyle toplu taşıma araçlarından ücretsiz veya indirimli yararlandırılır. Toplu taşıma hizmetini sunan kurum ve kuruluşlar ile belediyeler, ücretsiz veya indirimli seyahat hakkının kullanılması ile ilgili kolaylaştırıcı tedbirler alır.
(4) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki ağır engellinin, refakatçisi olduğunu beyan ettiği kişiden bu hakkın kullanımına ilişkin ayrıca belge talep edilmez.
(5) Seyahat kartları aynı zamanda tanıtım amaçlı olarak da kullanılabilir.
                     Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında belirtilen seyahat kartını almak için; Bakanlığın belirleyeceği belgelerle birlikte il müdürlüğüne başvuruda bulunulacak.
60       ve üstü yaşlarda olanlar Nüfus Cüzdanlarını  göstermek suretiyle bu haktan yararlanacaklar.
              Cezai müeyyideyi düzenleyen 12. maddede , Belediye ve ilgilikuruluşların,ücretsiz ve indirimli seyahat hakkının kullandırılması ile ilgili tedbirlerin almakla mükellef oldukları belirtilmiş, sonra gelen bende de;
              Ücretsiz veya indirimli seyahat hakkının kullandırılmaması hâlinde bu haktan faydalandırılmayan her kişi için mülki idare amiri tarafından toplu taşıma aracının tarifesi üzerinden elli tam bilet bedeli tutarında idari para cezası uygulanacağı, Bu maddeye göre verilecek idari para cezalarının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği ve genel bütçeye gelir kaydedileceği, zikredilmiştir.
                          

YENİ BİR KILIÇDAROLU GAFI MI


       KILIÇDAROĞLU MUSTAFA SARIGÜL'Ü TEKİRDAĞLILARA EMANET ETTİ

            Kemal Kılıçdaroğlu Tekirdağ'da meydanda toplanmış halka hitaben konuşuyor. Yanında Partisinin ileri gelenleri arasında  İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül de var.
          Malum ,  Kılıçdaroğlu 200  kelimeyle  konuşan bir lider. Konuştukları da sloganlaştırılmış  50 - 60  cümleyi  geçmeyen  eski siyasetçilerin  üslubu olan  yalan- dolandan ibaret  bom boş laflar.
          Her şeye rağmen siyasetcilerin konuşmaları eğlendirici oluyor.
          Kılıçdaroğlu Tekirdağ'daki  konuşmasını bitirirken  ne dedi biliyor musunuz ?
          Aynen şööyle  dedi : " MUSTAFA  SARIGÜL'Ü  SİZE  EMANET  EDİYORUM " 
          Muhterem ne dediğini mi bilmiyor, yoksa  SARIGÜL'ün İstanbul'da kazanamayacağına emin oldular da Tekirdağdan mı aday yapıyorlar !...
          Belki de Tekirdağ Adayının adını unutmuştur...  

3 Mart 2014 Pazartesi

GALİP DEDE



                               ŞEYH  GALİP  ( Galip  Dede )
                                (1757 - 1799 )

               Divan Edebiyatımızın son büyük şairi olan Şeyh Galib, 1757'de İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mehmed Esad olan Şeyh Galib'in babası Reşid Efendi, annesi Emine Hatun'dur.Babası ve dedesi gibi Mevlevi Tarikatına mensup olup, Padişah III. Selim' in arzusu üzere  Galata Mevlevihanesi Şeyhliğine getirilmiş ve Mevlevihaneye başladıktan sonra Galip Dede diye anılmaya başlanmıştır.
   
              Şeyh Galip henüz 26 yaşında iken  mesnevi türünün şaheseri olan  Hüsn-ü Aşk'ı yazdı.
               
                

            Diğer Eserleri :

  • Divan (Şiirler)
  • Hüsn ü Aşk (Güzellik ve Aşk)
  • Şerh-i Cezîre-i Mesnevî
  • Es-Sohbetü's-Sâfiyye

            Padişah  III. Selim  Şeyh Galib'in şiirlerini bilr ve sever, kendisini saraya davet eder, iltifatlar ederdi. Mevlevihanesine gidip ayinlere katıldığı olurdu.

           Şeyh Galip ( Galip Dede ) şöhretini zirvesinde ve genç denilecek yaşta iken 3 Ocak 1799 tarihinde İstanbul'da öldü. Mezarı Galata Mevlevihanesinin avlusundaki türbededir.

           Şarkı formundaki şiirinden bir "dörtlük"  ;

            
  • Fârığ olmam eylesen yüzbin cefâ sevdim seni
    Böyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni 
    Ben bu sözden dönmezem devreyledikçe nüh felek 
    Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
          Günümüz Türkçesiyle şöyle diyor.
Yüzbin cefâ etsen vazgeçmem, bir kere sevdim seni. Kazâ ve kader kalemi alnıma böyle yazmış; seni sevdim bir kere. Dokuz gök döndükçe bu sözden dönmem: Sevdim seni; yer ve gök aşkıma şâhid olsun.

          Bir de Gazel ;

           
Gencinen olsam vîrân edersin
Âyînen olsam hayrân edersin
Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna
Baksan ne işler seyrân edersin
Sâkî kerâmet sende ya bende
Bahri habâba mihmân edersin
Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşm
Âteşle âbı yek-sân edersin
Ey huşk zâhid dem urma meyden
Dest-i duâyı mercân edersin
Zâhid o meh-veş bir nûrdur kim
Büttür demezsin îmân edersin
Mâdâm uçarsın gözlerde ammâ
Rûyun perî-veş pinhân edersin
Tabl-ı tehîden gümdür suhanler
Bî-hûde Gaalib efgaan edersin
Etvâr-ı çerhe uy mevlevî ol
Seyrân edersin devrân edersin...